Endüstriyel tüm alanlarda, mekanikten elektroniğe, kimyadan metalürjiye, parça ve sistem tasarımlarında, onyıllardır bilgisayar destekli işlemler, her ölçekteki firma ve Ar-Ge birimlerinin vazgeçilmezi. Aydınger kağıtlara çini mürekkepli kalemlerle çizim işleri yeni nesil uzmanlar için yalnızca nostaljik değer taşıyan ansiklopedik bir bilgiden ibaret.
Gelişkin yazılım ve donanımların birlikteliği, tasarım ve üretim işlemlerini çeyrek yüzyıl önce hayal dahi edilemeyecek ölçülerde hızlandırdı, mühendislere, mimarlara ve her türlü akademisyene, zeka potansiyeli ve hayal gücünün kullanımı açısından yepyeni ufuklar açtı.
Şematik bir bakış açısıyla “veri kullanımında maksimizasyon ve optimizasyon” olarak nitelendirebilecek dijital destekli temel çalışma stratejisi, taktik ve planlama bağlamında iş ve organizasyon süreçlerini kısaltırken, zaman ve enerjiden tasarruflar sağlıyor.
Örneğin gelişkin render kapasiteli profesyonel ekran kartları sayesinde bir iç mimari çalışma alanının proje sonundaki hali, müşteriye en başta gösterilebiliyor.
Geçtiğimiz son 10 yılda, elektroteknik kapasite ve performans açısından büyük bir atak yapan Paralel İşlemciler (GPU) yalnızca görüntüleme alanıyla sınırlı kalmadı. Eş zamanlı işlem hacimlerindeki üstünlükleri sayesinde,
GPU barındıran sistem konseptlerinde
• “İnsan – Makine” İletişimi
• “Tasarlanan Sistem – Çevre” İlişkisi
başlarda pek öngörülmeyen boyutlara ulaştı.
5-6 yıl öncesine kadar, CAD/CAM/CAE işleri yapılan bir tasarım ortamı, sabit bir noktaydı. Dizüstü bilgisayarların ve artık tabletlerin performanslarının artmasıyla, günümüzde tasarımcılar daha ‘gezgin’ hale geldiler, ofis ortamına çok bağlı kalmadan da çalışabiliyorlar.
Fakat artık bir yeni bir paradigma değişikliği de sözkonusu.
Ana İşlemci (CPU) ünitelere göre 10 ila 100 kat daha fazla veriyi eşzamanlı işleyebilen GPU birimleri, tasarım ortamınında çok daha seri işlemlere izin verirken (ekranda yoğunluk ve akışkanlık artışı), artık tasarlanan sistemlerin konuşlanacağı ortamların da modellenmesi ve simüle edilebilmesi olanağını sunuyor. Bugün artık devasa dizayn işleriyle uğraşan firma ve kuruluşlar, aynı zamanda “deep learning” ve “embedded computing” operasyonları üzerinden yeni ürün ve servisler geliştiriyor.
Çalışma hayatına görece yeni girmiş bu kavramlar, çok kısa zamanda çok farklı ve sayıda projenin önünü açtı. Örneğin İHA, otonom robotik sistemler, mobil medikal görüntüleme, veya akıllı video analizleri gibi.
Bir fabrikanın kurulacağı alanın topoğrafyasının, İHA üniteleri üzerinden merkeze aktarılan verileriyle oluşturulan üç boyutlu modeli, merkezdeki proje uzmanlarının inşaatla ilgili ön simülasyon çalışmaları yapmalarını, parametrik analizler üzerinden farklı senaryolarla dijital deneyler yapabilmelerini mümkün kılıyor.
Fotogrametri alanındaki GPU destekli uygulamalar sayesinde, Mars gezegenin yüzeyi modellenirken aynı zamanda Rover keşif aracının kendisinin de dijital simülasyonu mümkün oluyor.
Devasa veri yakalama ve işleme kapasitesi, gene moleküler biyoloji ile bilgisayar teknolojisini birleştiren Biyoenformatik alanında, hem görüntüleme, hem de görüntülerden öğrenme olanakları sayesinde yüz tanıma ve yapay zeka işlemlerinde yeni olanaklar sunuyor.
Çeşitli disiplin ve alanlardaki çalışmalarda GPU ünitelerinin sunduğu en temel avantaj, veri yakalama, aktarma/işleme ve görüntüleme işlemlerinin gerçek zamanlı (real time) yapılabiliyor olması. Kendi kendine giden arabalar, akciğer veya beyindeki medikal değeleri sorunları cep telefonu üzerinden ölçen ve sorunları yakalayabilen yazılımlar, akıllı yeni nesil robotlar gibi uğraş ve çözüm örnekleri giderek neredeyse kanıksanan çalışmalar haline geldi.
Örneğin bazı otomobil firmaları artık potansiyel müşterilere deneme sürüşlerini ‘sanal gerçeklik’ ortamında yaptırabiliyorlar.
Elektronikteki bu devrim niteliğindeki süreçlerin sevindirici olan bir tarafı da, ülkemizde de yeni nesil gömülü ve akıllı sistemler yardımıyla yürütülen ve projelendirilen çok sayıda çalışmanın olması.